Kadın olmak!

Kadın olmak!

Simone De Beauvoir'in ‘kadın doğulmaz, kadın olunur’ sözü tarihsel sürecin özeti.

Biyolojik olarak kadın ve erkek olmak, doğal ve doğuştan olarak adlandırılırken, kadınlık ve erkeklik ise toplumsallaşma süreci ile beraber kültürel bir yapılanmadır. 

Biyolojik olarak eril ya da dişi olarak dünyaya geliriz..

Bedenin cinsiyeti, doğuştan gelen en doğal ve temel özelliklerden biridir.

Bedenin ince ve zayıf mı yoksa kalın ve güçlü̈ mü doğurgan mı, yahut doğurtan mı olacağı gibi ayrımlar, bu biyolojik veriye göre temellenmekte.

 Biyolojinin tanımladığı kadın ve erkek beden cinsiyeti aslında neredeyse yalnızca bundan ibarettir. Ötesi toplumsal kültürün sonuçları.

Yasada ve görünürde fırsat eşitliğine sahip olan kadın, düşüncedeki katı kadınlık algısında erkekle eşit değil.. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadınlık olgusu denen ötekiliğin kilidini, sadece zihniyet değişimi anahtarı açabilir. “İnsan”ca yaşamı paylaştığımız günler gelene kadar, çantalarımızda göz yaşartıcı spreylerle yaşamaya devam edeceğiz gibi gözüküyor